Kuran’ı Türkçe Okumak Haram Mıdır? Bir Genç Yetişkinin Hikâyesi
Duygularımın İzinde Bir Yolculuk
Kayseri’de, bir bahar sabahı. Hava sıcaktan ziyade serindi; ama içimi başka bir soğuk kaplamıştı. 25 yaşındaydım. Günlüklerimle yaşamaya alışkın biriydim, çünkü düşüncelerimi yazmadan duramıyordum. Bugün de böyle bir gündü. Her şeyin yanı başımda durduğu ama sanki beni yalnızca görebilen bir dünyada yaşıyordum.
Bu sabah, annem mutfakta kahvaltı hazırlarken birden aklımda beliren soruya takıldım: “Kuran’ı Türkçe okumak haram mıdır?” Cevapları bulmak için önce içimdeki boşluğu hissettim. Neredeyse başkalarının söylediklerini dinlemeden soruyu kendi içimde anlamaya çalışmak istedim.
İçimde o kadar büyük bir boşluk vardı ki, sanki yıllardır bir şeyleri sorgulayan ama bir türlü cevabını bulamayan bir insandım. Kuran’ı Türkçe okumak, kulağa ne kadar basit bir soru gibi gelse de, bana oldukça karmaşık ve derin bir şey gibi geliyordu. Belki de sadece bana öyle geliyordu, bilmiyorum. Ama bu soru, bu his, o kadar güçlüydü ki, bana kendimi derin bir düşünce denizinde buldurdu.
Heyecan ve Kararsızlık Arasında
Her zaman annemin sesini duyardım: “Kuran, Arapça indi, Arapçanın çok derin bir anlamı var. Başka dillerde okursan, o anlamı tam olarak yakalayamazsın.” Ama ben… ben neden başka bir dilde anlamak isteyemem? Anlamıyorum ki, neden sadece bir dilde, Arapça’da? Düşüncelerim arka arkaya birbirini takip etti ve bir noktada, kendi içimde büyük bir heyecan duydum.
İçimdeki heyecan, Arapçayı bilmeyen birinin neden Kuran’ı Türkçe okumak istediğini, anlamak istemesinin ne kadar doğal olduğunu gösteriyordu. Her zaman doğruyu aradım, her zaman doğruyu öğrenmeye çalıştım. O kadar uzun zaman boyunca, doğruluğu ve yanlışlığı farklı bakış açılarıyla sorgulamıştım ki, o an içinde bulunduğum o karmaşa duygusu beni yalnızca cesaretlendiriyordu.
Evet, belki dil değişti, kelimeler Türkçeye çevrildi ama… Kuran’ın özünden bir şey kaybolur muydu? Bu sorunun yanıtı, yaşadığım her anın gerçeğiyle çelişiyordu. Gerçekten de… düşüncelerim tıpkı bir duvar gibi önüme dikilmişti ve her geçen saniyede bir adım daha geriye atılıyordum.
Hayal Kırıklığı
Bir süre sonra, mutfakta annemle konuştum. Ne kadar cesur olmaya çalışsam da, soruyu dile getirmek zor oldu. “Anne, ben Kuran’ı Türkçe okumak istiyorum. Çünkü her seferinde Arapçayı anlayamıyorum ve anlamak istiyorum.” dedim. Sesim, annemin suskun bakışlarıyla yer değiştirdi.
“Bunu yapamazsın, oğlum,” dedi annem. “Arapça anlamadan okumak, gerçek anlamı anlamadan okumanın bir anlamı yoktur. Bu, Kuran’a hürmet etmeyen bir davranış olur.”
Düşüncelerim, annemin söyledikleriyle bir çelişkiye düştü. İçimdeki duygular, annemin evrensel bakış açısına karşı bir engel oluşturuyordu. Hayal kırıklığına uğramıştım. Kendi içimde hissettiğim bu soruya verdiğim anlam, annemin kelimelerinde yoktu. Ne kadar değerli olursa olsun, birinin anlayışını aşmak ne kadar zor olabiliyordu.
Umut ve Yavaşça Yeniden Uyanış
O anlarda, içimdeki bu karmaşa, beni çok büyük bir huzursuzluğa sürüklüyordu. Kuran’a Türkçe bakmanın doğru olup olmadığıyla ilgili tartışmalara her zaman kulak asmaya başladım. Ama ne zaman biraz daha fazla dinlesem, biraz daha dikkatlice bakmaya çalışsam, bir umudu hissediyordum. Kuran, kendi özünde bir rehberdi, sadece kelimelere değil, insanın kalbine sesleniyordu. Türkçeye çevrilmiş olsa da, her okuduğumda içimdeki o anlamı derinleştirecek bir şeyler vardı.
O anlarda, aslında kalbimi dinlemeye başladım. Kuran’ı her ne şekilde okursam okuyayım, önemli olan niyetimdi. Kuran’ı anlamak, hayatımda yön bulmaktı, içimdeki karanlığa ışık olmaktı.
Sonuçta Ne Oldu?
Kuran’ı Türkçe okumanın haram olup olmadığı konusu, hiç bitmeyecek bir tartışma olabilir. Ama ben, kendi içimdeki sesle bir yolculuğa çıktım. Bir şeyin haram ya da helal olup olmadığı, o şeyin kalpten ve niyetten ne kadar samimi bir şekilde yapıldığıyla çok ilgilidir. O yüzden ben, Kuran’ı Türkçe okurken; her cümlede anlamı ve huzuru hissetmeye çalışarak, bir adım daha kendimi yakınlaştırıyorum.
Annemin söylediklerini hiç unutmayacağım. Ama kendi yolculuğumda, Kuran’a olan sevgimi, içimdeki huzuru anlamaya devam edeceğim. Belki de doğru olan, neyin haram olduğunu sadece dinin kurallarına göre değil, içindeki niyet ve samimiyetle aramak.