Oğlum Hırsızlık Yapıyor Ne Yapmalıyım? Toplumsal ve Ailevi Dinamikler Üzerine Sosyolojik Bir Analiz
Bir Sosyoloğun İçten Girişi: Toplumu ve Bireyi Birlikte Anlamak
Bir araştırmacı olarak yıllar içinde şunu fark ettim: hiçbir birey davranışlarını yalnızca kendi iç dünyasından üretmez. İnsan, yaşadığı toplumun bir yansımasıdır; değerleri, korkuları, tepkileri ve hatta hataları bile toplumsal yapıların içinden süzülür. “Oğlum hırsızlık yapıyor, ne yapmalıyım?” sorusu bu yüzden yalnızca bir aile meselesi değil, aynı zamanda bir toplumsal sorudur. Çünkü her çocuğun davranışı, içinde büyüdüğü kültürel atmosferin ve sosyal ilişkiler ağının bir ürünü olarak şekillenir.
Bir ebeveynin yaşadığı bu şaşkınlık, öfke ya da suçluluk hissi, aslında toplumun “doğru” ve “yanlış” üzerine inşa ettiği değerler sisteminin içimizde yankılanan sesidir. Bu yazıda, hırsızlık eylemini sadece bireysel bir hata olarak değil, toplumsal bağlamı içinde ele alacağız.
Toplumsal Normların Sessiz Etkisi
Her toplum, üyelerine görünmez kurallar öğretir. Bu kurallar, “normal” davranışı tanımlar ve bireyleri yönlendirir. Ancak ekonomik, kültürel ya da duygusal yoksunlukların arttığı ortamlarda, bu normlar sarsılabilir. Özellikle çocuklar ve gençler, toplumsal eşitsizlikleri en çıplak hâliyle hisseden gruplardır.
Bir çocuk, hırsızlık yaptığında çoğu zaman “ahlaki bir bozulma”dan değil, “yoksunluk hissinden” hareket eder. Bu yoksunluk yalnızca maddi değildir; bazen sevgi, ilgi ya da onay eksikliğidir. Sosyolojik açıdan, hırsızlık eylemi, “ben de varım” deme biçimi olabilir. Bu yönüyle, çocuğun davranışını cezalandırmak kadar, arkasındaki anlamı çözümlemek de önemlidir.
Erkeklik Rolü ve Yapısal İşlevler: Gücü Kanıtlama Baskısı
Toplumlar, cinsiyet rolleri üzerinden bireylerden belirli davranış kalıpları bekler. Erkek çocuklarına genellikle “koruyucu”, “güçlü”, “elde eden” roller biçilir. Bu durum, özellikle alt sosyoekonomik çevrelerde, çocukların güçlerini gösterme ya da aidiyet kazanma çabasında kendini hırsızlık gibi davranışlarla gösterebilir.
Erkek çocuk, bazen grubun içinde kabul görmek, bazen babasının gözünde güçlü görünmek, bazen de yoksulluğun ezici duygusunu aşmak için bu yola sapabilir. Bu noktada hırsızlık bir eylem değil, bir toplumsal performans hâline gelir.
Erkeklerin yapısal işlevlere odaklanması — yani toplum içinde “bir yer edinme”, “bir rol kapma” çabası — bu tür davranışları tetikleyebilir. Çünkü erkeklik, kültürel olarak üretimle, sahiplikle ve güçle ilişkilendirilir. Bu yüzden oğlunuzun eylemini değerlendirirken, yalnızca onun değil, toplumun ona biçtiği rolleri de sorgulamak gerekir.
Kadınların İlişkisel Bağları ve Ailenin Duygusal Yapısı
Toplum, erkekleri işlevsel rollerle tanımlarken, kadınları genellikle duygusal ve ilişkisel bağlarla değerlendirir. Bu durum, annelerin çocuklarının davranışlarını çoğunlukla “duygusal bir bağ kopukluğu” olarak yorumlamalarına neden olur. “Oğlum hırsızlık yapıyor, demek ki ona iyi bir anne olamadım” düşüncesi, bu toplumsal kalıbın yansımasıdır.
Oysa annenin suçluluk duyması kadar, çocuğun duygusal dünyasındaki eksiklikleri fark etmesi de önemlidir. Çünkü ilişkisellik sadece kadınlara ait bir alan değil, toplumsal dengenin temelidir. Aile içindeki iletişim, sevgi ve güven bağlarının yeniden kurulması, bu tür davranışların önüne geçebilir.
Kültürel Pratikler ve Hırsızlığın Toplumsal Yorumları
Bazı kültürel pratiklerde, “çalmak” fiili yalnızca yasa dışı bir davranış değil, aynı zamanda sembolik bir direniştir. Fakirliğin, adaletsizliğin ya da otoritenin karşısında bir “başkaldırı biçimi” olarak görülür. Örneğin halk anlatılarında, Robin Hood gibi karakterler toplumun vicdanını temsil eder.
Bu açıdan, oğlunuzun eylemine yalnızca yasadışı bir davranış olarak değil, toplumsal bir mesaj olarak da bakabilirsiniz. Elbette bu, hırsızlığı meşrulaştırmak değil; ama davranışın altında yatan sosyolojik anlamı kavrayabilmektir. Çocuk, toplumda adaletsiz bulduğu bir düzene, kendi küçük eylemiyle tepki veriyor olabilir.
Ne Yapmalı? Sosyolojik Perspektiften Pratik Yaklaşımlar
1. Davranışı değil, anlamı çözümleyin. “Neden çaldın?” sorusundan çok “Ne hissettin?” sorusunu sorun.
2. Toplumsal koşulları göz önüne alın. Ailenin ekonomik, sosyal ve kültürel durumu, bu davranışı şekillendirmiş olabilir.
3. Rol modellerini inceleyin. Çocuklar, güç ve değer arayışlarını çevrelerindeki erkek figürlerden öğrenir.
4. İlişkiselliği yeniden kurun. Güven duygusu, toplumsal düzen kadar bireysel huzurun da temelidir.
5. Profesyonel destek alın. Sosyal hizmet uzmanı ya da çocuk psikoloğu, davranışın altında yatan dinamikleri analiz etmede yardımcı olabilir.
Sonuç: Suçun Değil, Toplumun Aynası
“Oğlum hırsızlık yapıyor” cümlesi, bir annenin ya da babanın çaresizliğini ifade etse de, aslında toplumun aynasında yankılanan bir sorudur. Hırsızlık eylemi, bireysel bir hatanın ötesinde, toplumsal yapıların, cinsiyet rollerinin ve kültürel kodların iç içe geçtiği bir davranıştır.
Bu yüzden çözüm, yalnızca cezada değil, anlamda ve diyalogda gizlidir.
Yorumlarda Paylaşın:
Sizce toplum, çocukların davranışlarını ne kadar şekillendiriyor? Cinsiyet rolleri bu tür eylemleri nasıl etkiliyor?
Kendi toplumsal deneyimlerinizi yorumlarda paylaşın; çünkü her hikâye, toplumun başka bir yüzünü aydınlatır.