Tıp Okuyanlar Askere Gider Mi? Toplumsal Cinsiyet, Çeşitlilik ve Sosyal Adalet Açısından Bir İnceleme
İstanbul’un karmaşasında, her gün sokakta, toplu taşımada ya da iş yerinde yüzlerce farklı hayat kesişiyor. Bu hayatların arasında bazen bir tıp öğrencisinin askere gitme kararı, toplumsal cinsiyet, çeşitlilik ve sosyal adalet gibi önemli kavramların nasıl etkileşime girdiğini düşünmeden edemiyorum. Çünkü, İstanbul’un sokakları her zaman yalnızca fiziksel bir yolculuğu değil, aynı zamanda toplumsal bir yolculuğu da yansıtıyor. Tıp okuyanların askere gitme durumları da bu yolculuklardan birini oluşturuyor.
Bu yazıda, “Tıp okuyanlar askere gider mi?” sorusunu sadece bir hukuki ya da askeri zorunluluk olarak değil, aynı zamanda toplumsal cinsiyet, çeşitlilik ve sosyal adalet perspektifinden inceleyeceğiz.
Toplumdaki Askerlik Algısı ve Tıp Eğitimi
Türkiye’de askerlik, çoğu zaman bir erkeklik testi olarak görülür. Birçok kişinin askere gitmesi, erkeğin toplumsal rolünü yerine getirmesiyle eşdeğer kabul edilir. Ancak tıp okuyanların askere gitme meselesi, biraz daha karmaşık hale gelir. Çünkü tıp öğrencisi olmak, sadece akademik bir zorluk değil, aynı zamanda toplumun beklediği cinsiyet rollerinden sıyrılmaya çalışan bir gruptur.
Geçtiğimiz günlerde, metroda yaşadığım bir anı hatırlıyorum. Yanımda oturan bir grup genç, askerlik konusu üzerinde şakalaşıyordu. Birinin “Ben tıp okudum, geçici olarak muafım.” demesi üzerine, diğerleri “Tıp okuyanlar askere gitmez mi?” şeklinde bir şaşkınlık yaşadı. O an fark ettim ki, toplumsal olarak askerlik, hala erkeklerin “zorunlu” olarak yerine getirmesi gereken bir görev gibi görülüyor. Tıp öğrencileri, hem bu algıyla, hem de kadınların bu süreçte genellikle daha az yer almasıyla mücadele ediyorlar.
Kadınların Askerlikteki Yeri: Toplumsal Cinsiyet Perspektifi
Kadınların askerlik konusu Türkiye’de genellikle göz ardı edilen bir mesele. Erkeklerin askere gitmesi toplumun dayattığı normlardan biri olmasına karşın, kadınların askere gitmesi ya da tıp okurken askerlik meselesi, çoğu zaman gündeme bile gelmez. Ancak, son yıllarda kadınların toplumsal cinsiyet rollerini sorgulamaya başladığı bir dönemde, kadın tıp öğrencilerinin askerlik durumu da farklı bir bakış açısına ihtiyaç duyuyor.
Bir arkadaşım, tıp fakültesinde okurken askerlik tecilinin nasıl işleyeceği konusunda oldukça belirsizlik yaşadığını anlatmıştı. Kadınların askerlikteki konumuyla ilgili herhangi bir kolaylık ya da özel bir düzenleme yok. Kadınların askerlik konusunda “şanslı” olmaları ya da sadece “kimse benden askerlik beklemez” gibi bir düşünceye sahip olmaları toplumsal cinsiyetin getirdiği bir durum. Kadınların, askere gitmek yerine tıp okuma ya da diğer mesleklerde yer alma hakkı, bazen erkeksi bir kodlama gibi algılanabiliyor.
Bu noktada, kadın tıp öğrencilerinin yaşadığı, diğer kadınlardan farklı deneyimleri de gözlemliyorum. Çoğu zaman bir kadının kendi işini yapma kararı, “askerlik” gibi toplum tarafından belirlenmiş bir görevi yerine getirmemesi, çevredeki bazı insanlar için hala alışılmadık bir durum.
Sosyal Adalet ve Askerlik
Sosyal adalet, adaletin sadece yasalara dayalı değil, aynı zamanda toplumsal eşitsizlikleri ortadan kaldıran bir süreç olduğunu gösterir. Tıp okuyanların askere gitmesi meselesi, adaletin çok boyutlu bir biçimde nasıl işlediğini gösteren bir örnektir. Tıp fakültesinde okuyan, en az beş yıl boyunca büyük bir emek harcayan ve sonunda bir sağlık çalışanı olma yolunda ilerleyen birinin, askerliğe çağrılması, birçok açıdan sorgulanabilir.
Geçenlerde çalıştığım sivil toplum kuruluşundaki bir arkadaşım, askere gitmeye zorlanan bir tıp öğrencisinin, meslek hayatı öncesi sahip olduğu uzmanlık bilgisinin, orada geçireceği sürede ne kadar etkisiz hale geleceği üzerine bir tartışma yapmıştı. Askerlik hizmetinin, bir tıp öğrencisi için kariyerine ne kadar zarar verebileceği ya da onu nasıl “daha az verimli” hale getirebileceği sorusu, aslında daha geniş bir sosyal adalet problemine işaret ediyor. Devletin, tıp okuyan birini askere çağırmasının arkasında, sağlık alanındaki uzmanlığını geliştirecek birinin askerliğe gönderilmesinin, toplumsal eşitsizlik yaratması ihtimali de bulunuyor.
Çeşitlilik ve Farklılıklar
Çeşitlilik, herkesin farklı geçmişlere, yeteneklere ve deneyimlere sahip olduğu gerçeğini kabul etmektir. Tıp okuyanların askere gitmesi, bu çeşitliliği göz önünde bulundurmak gerektiğini hatırlatıyor. Özellikle farklı sosyal gruplardan gelen tıp öğrencileri için, askerlik gibi bir mecburiyet, aynı zamanda eğitimlerini, meslek hayatlarını etkileyen bir engel olabilir. Farklı ekonomik ve sosyal arka planlardan gelen tıp öğrencileri, askere gitmek zorunda olduklarında, eğitimlerine ve kariyerlerine büyük zararlar gelebilir.
Tıp okuyan bir arkadaşım, askerlik nedeniyle eğitimini aksatan, bu süreçte maddi ve psikolojik sıkıntılar yaşayan birçok insan olduğunu anlatmıştı. Askerlik hizmetinin, her öğrenciyi eşit şekilde etkileyip etkilemediğini tartışmak, toplumsal çeşitliliği anlamak adına önemlidir.
Sonuç
Tıp okuyanların askere gitme meselesi, toplumsal cinsiyet, çeşitlilik ve sosyal adalet gibi faktörlerle derinden bağlantılıdır. Sokakta duyduğumuz, toplumun dayattığı askerlik algısının ötesinde, tıp öğrencilerinin karşılaştığı bu durum, daha adil ve eşitlikçi bir yaklaşım gerektiriyor. Kadınların bu süreçte maruz kaldığı toplumsal baskılar, erkeklerin zorunlu askerlik hizmetine tabi olmasının yarattığı eşitsizlikler, bu konuda daha fazla düşünmemiz gereken noktalar.
Günlük hayatta sokakta, iş yerinde ve toplu taşımada sıkça gözlemlediğimiz bu tür sahneler, toplumsal cinsiyet eşitsizliği ve çeşitliliği nasıl gözler önüne serdiğini gösteriyor. Tıp okuyanların askere gitme zorunluluğu, aslında Türkiye’deki sosyal yapının, cinsiyetin, çeşitliliğin ve adaletin nasıl şekillendiğini de sorgulatıyor.